ÇOCUKÇA
Samet – Bilmece sever misin?
Doğukan – Sen sevmez misin? Sor bakalım.
Samet – Önce ayaksız, sonra dört ayaklı, sonra da
iki ayaklı.
Doğukan – Keçi !
Samet - Sensin keçi.
Doğukan - Balina !
Samet - Balinanın ayakları var mı? Deli misin sen?
Doğukan - Bildim, bildim. Kurbağa!
Samet - Önce ayaksız olacak.
Doğukan - Kurbağa önce ayaksızdır. Kuyruğu vardır.
Samet – Sonra dört ayaklı mı?
Doğukan – Beş ayaklı değil herhalde? Hiç kurbağa görmedin
mi?
Samet – E sonra da, iki ayaklı demiştim.
Doğukan – Beni canavar mı sandın? Zavallının ayaklarını
mı koparayım şimdi?
Samet – Boşuna uğraşma,kurbağa değil.
Doğukan – Offffff ! Bilemeyeceğim. Hadi, söyle.
Samet – Dünyayı ver,söyleyeyim.
Doğukan – Ay’ı vereyim.
Samet – Hangi ayı?
Doğukan – Ormandaki ayı değil herhalde. Gökteki Ay’ı.
Samet – Olmaz Ay’da hayat yok, ne yapayım onu?
Doğukan – Tamam, tamam, dünyayı verdim. Söyle neymiş
yanıtı?
Samet – Gel dünyam, git dünyam. Altından geçeyim,
üstünden geçeyim, soğuk sularından içeyim. Afrika’ya gideyim, kara çocukları
bulayım. Japonya’ya, Çin’e, Hindistan’a gideyim; sarı çocukları sorayım.
Amerika’a gideyim, Kızılderili çocuklara merhaba diyeyim. Geride kimler kaldı?
Beyaz çocuklar. Onları da bulayım. Okulsuzlara okul, evsizlere ev, açlara
yiyecek, çıplaklara giyecek, hastalara şifa bulayım. Dünya çocuklarını
sağlıklı, mutlu, başarılı yaşatayım. Gökten üç elma düşsün. Biri benim kafama,
biri bunun kafasına… (Doğukan’ın kafasına vurur) üçüncüsü de tüm dünya çocuklarının
başına.
Doğukan – Bilmecenin yanıtını söylemedin.
Samet – Söyledim ya! Önce ayaksızdı, sonra dört
ayaklı, sonra da iki ayaklı… neymiş, neymiş? CUK-ÇO imiş.
Doğukan – CUK-ÇO ne demek?
Samet – Sen şimdi CUK-ÇO, CUK-ÇO diyerek git.
Yanıtı bulacaksın.
Doğukan – CUK-ÇO, CUK-ÇO, CUK-ÇO, CUK (Diyerek çıkar.)
Samet – (Seyircilere) Bu
bilmecenin yanıtını çocuklar bulamazsa kimse bulamaz. Buldunuz değil mi cuk-ço
lar…. Afedersiniz çocuklar----------------------------------------------------------------
DEDİKODUYU
HİÇ SEVMEM-----
Dedikoduyu hiç sevmem. Başkasının
etlisine, sütlüsüne karışmak hiç hoşuma gitmez. Neme lazım, bu huyumdan çok
memnunum.
Bu yıl okullar açıldı açılalı hiçbir
arkadaşıma “Gözünün üstünde kaşın var.” demedim. Laf aramızda bazı çocuklar,
pek alıngan olurlar. Hele bir tanesi var ki, şimdi adı lazım değil, buluttan
nem kapar.
Geçenlerde ona; Kardeşim dedim,
Matematik problemlerini çözerken evde sana kim yardım ediyor? Açtı ağzını,
yumdu gözünü de bırakmadı bana…
Oysa sıra arkadaşı Ali’den şey pardon
adını söylememeliydim söylemediğini, kaç kez duydum. Ödevlerini hep ablasına
yaptırıyormuş.Neme gerek, kime yaptırırsa yaptırsın. Öğretmen anlamaz ki
sanki……?Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar, üçüncüde de ele geçer.
Neme gerek, biz kendi işimize bakalım.
Dedikoduyu hiç sevmem doğrusu.Falan şöyle yapmış, filan böyle yapmış.Bana ne?
Her koyun kendi bacağından asılır.
Ha, koyun dedim de aklıma geldi. Geçen
gün sınıfta öğretmenimiz yanımdaki arkadaşa: “Koyunla keçi arasındaki
benzerlikleri söyle!” dedi. Çocuk ne dese beğenirsiniz?Koyunun eti, sütü,
kellesi keçiye benzermiş……
Benzese bari. Kendimi tutamadım, fık
diye güldim.Bana öfkeyle baktı.Koyunla keçiyi tanımayan bu çocuk kim, biliyor
musunuz?
Söylemem, söylemem.Söylersem dedikodu
olur.Zaten çok alıngan bir çocuk. Ona sınıfta herkes mıknatıs Süleyman diyor.
Ne söylense hemen kendine çekiyor.Neme gerek benim bir şey söylediğim yok.
Dedikoduyu hiç sevmem……
Sınıfta 42 çocuğuz.Hiç birimizin huyu
ötekine uymuyor.Hele bir çocuk var ki, adı gerekli değil, dedikodu yapmadığı
gün yoktur.Beni ona çekiştirir, onu bana çekiştirir.
Bir gün artık dayanamadım.
-Ayşe, dedim, bu yaptığın doğru
değil.Bırak artık şu dedikoduyu. Herkesi birbirine katacaksın……
Durdu durdu da bana ne söyledi bilir
misiniz? Söylemem, söylersem dedikodu olur.
(Seyircilere doğru eğilir.Elini ağzına
koyar, hafif sesle:)
Ama, siz yabancı sayılmazsınız. Benden
duymuş olmayın.O çocuk bana:
-Dedikoducu senin gibi olur, dedi.
--------------------------------------------------------------
KAHRAMAN AYŞE(ZEHRA)
Bayramınız
kutlu, gününüz mutlu ola, Mehmetçiğin yiğit kızı benim, tanımadınız mı?
Kurtuluş Savaşı’nda orduya sırtında cephane taşıyan Ayşe’nin
torunu Ayşe;
Babam 40 günlük er eğitimine alındı. Ben burada rahat oturur
muyum?
Doğru, koştum komutana, “Ne olur beni de yollayın” dedim.
Götürmediler ki….
Ben de köyün kızlarını
topladım. Her gün bu odaya geliyor, yiğit askerlerimize süslü süslü çevreler
işliyoruz. Dedem Kurtuluş Savaşında kolundan iki yara almış.
Bize ve herkeze anlatırdı.
Neymiş o günler, neymiş…Atamızın ardında yıldırım olmuş,
fırtına kesilmişiz.
Bu koca yurdu düşman çizmesinden kurtarmak için oğul, uşak
az mı çalışmışız?
Bu günlerde kulağıma çalını verdi; Düşman kendisini
şaşıyormuş da ileri geri laf ediyormuş. Ayol! Türk hiç bir şeyden korkmaz. Bu
yurda, bu cumhuriyete bütün Türk göğüsleri siperdir. Bu göğüs Türk göğsü, bu
kızlar Türk kızları ….
Bağırın çocukları! Yurdumuz için canımızı veririz, ama bir
karış toprağımızı ele vermeyiz.
Yaşasın
Türkiye
Yaşasın
Türk Ulusu
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder